İNTİZAR - Müslüman halklar arasında tefrika çıkartıp onları daha çok ve sorunsuz bir şekilde sömürmeyi amaç edinmiş İslam ve insanlık düşmanlarının faaliyetleri bugünlerde fazlasıyla artmış durumda. Kimileri bu değirmene bilinçli bir şekilde su taşırken kimileri de düşünme yetilerini kaybettiğinden ahmakça oyuna gelmektedirler. Böylesi bir zamanda yolumuzu aydınlatıp basiret ve ferasetimizi açacağını düşündüğümüz için, İslam İnkılabı Rehberi İmam Hameney'in Müslümanların insicamı/birliği üzerine yapmış olduğu konuşmalardan bir kısmını sizlerle paylaşıyoruz:
“Benim Sünni ve Şia âlimlere, talebelere; ilim ve marifet Ehl-i Sünnet ve Şia gençlere dünkü, bugünkü ve yarınki tavsiyem şudur: Aranızdaki dostluğun, muhabbetin ve anlayışın günden güne daha da derinleşmesi için çaba gösterin. İki talebenin yaptığı gibi, ilmî merkezlerde birbirinizle ilmî müzakerelerde bulunmanıza, birbirinizin inancını tartışmanıza bir engel yoktur; ama güç gösterisinde bulunmayın.”
***
“Bu inkılabın ve yüce İmam'ın ilk mesajlarından biri Müslümanlar arasında vahdet idi; hem de dinî değil, duygusal vahdet. Biri Şia'dır, biri Sünni'dir, biri Altı İmamcı'dır (İsmailiyye). Herkes kendi mezhebinde olsun. Ehli Sünnet arasında çeşitli fırkalar görüldüğü gibi, Şia arasında da çeşitli fırkalar vardır. Sorun değil. Ancak siyasî ve duygusal açıdan hep birlikte düşman karşısında müttefik ve tek yürek olsunlar.”
***
“İslam dünyasının bugün vahdete ihtiyacı vardır. İslam'ın tanınması da söz birliğini gerektirir. Bu anlama karşı koyan herkese karşı koymalıyız. Herkes kendi fıkhında olsun. Herkes kendi inancında olsun. Biz Şia'nın içinde öyle fırkaları görüyoruz ki, birbirleriyle ihtilafları, Şia ve Sünni ihtilafından daha az değildir. Ehli Sünnet arasında da birbirleriyle ihtilafları, Sünni ve Şia ihtilafından daha az olmayan mezhepler vardır. Bu ihtilafların bizi ayırması anlamına gelen bir iddia var mı? Biz, üzerinde Allah'ın nimetlerinden faydalanabileceğimiz geniş ve büyük bir toprağa sahibiz. Düşman geliyor ve şöyle diyor: “Bu büyük meydanı küçük, küçük ve daha küçük evlere çevirin!” Oysa bu küçük evler ne güneş ışığı alıyor, ne temiz hava alıyor, ne de açık bir alanı var. Duvarları yıkarsak hepimiz bu büyük alanda yaşayabiliriz. Neden dar görüşlülük yapalım?”
***
“Şia ve Sünni'nin inançla ilgili ihtilafları vardır. Ancak inanç ihtilafı düşmanlık anlamında değildir. Aynı görüşte oldukları, karşı görüşte oldukları şeylerden daha fazladır. Düşman, daha fazla olan müşterek konuları görmezden gelmemizi, daha az olan ihtilaflı konuları ise büyütmemizi istiyor. Düşmanın bu yaptığı maalesef hem Şia olan kimseler arasında, hem de Ehl-i Sünnet'ten olan kimseler arasında etki bırakmıştır. Bununla savaşılması gerekir.”
***
“İslamî vahdet fikri, çabucak gelip geçecek yeni bir fikir değildir. Kalbimizin derinliklerinde kaynamaktadır. Sünni kendisi için Sünni'dir, Şia da kendisi için Şia'dır. Her birinin inancı ve ritüelleri vardır ve hiç biri diğerini, amellerini benim gibi yap diye zorlamamaktadır. Gerçek şu ki, her ikisi de tek Allah'a, tek kıbleye, tek Peygamber'e, aynı hedeflere ve değerlere ve tek İslam'a inanıyorlar. Neden bunları unutalım?”
***
“İslamî fırkaların birbirleriyle kardeş olmalarını söylememiz, Şia ve Sünni kardeştir sloganları atmamız, taktiksel bir şiar değildir. Maslahata yönelik geçici bir slogan değildir. Bu, bir fikirdir. Bu, eylemsel bir politikadır. Bu, Kur'an ve Ehl-i Beyt'in (a.s) öğretilerini uygulamaktır. Ehl-i Beyt takipçileri, bu vahdetin gölgesinde Ehl-i Beyt mezhebini, bu mezheple aşina olmayan Müslümanlar için aydınlatabilirler.”
***
“İslam'da hitap “Ey iman edenler” şeklindedir, “Ey Şialar” veya “Ey Sünniler” şeklinde değil! Hitap, müminleredir. Neye iman edenler? Kur'an'a iman edenler, İslam'a iman edenler, Peygamber'e iman edenler. Herkesin kendisine göre, başkasından farklı olan, ayrı bir inancı var. “Hep birden Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, bölük bölük olmayın” (Âl-i İmran, 103) buyurduğunda hitap müminleredir. Ve “Müminlerden iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bulup düzeltin" (Hucurat, 9) diye buyurduğunda hitap bütün müminleredir, müminlerden özel bir gruba değildir. İslam bu temellerle tüm insanlığın muzdarip olduğu taassuba dayalı mezhepsel çatışmaların ortamını ve köklerini kurutabilir. Bizim gerçekten dinimizde bunlar var. Göstergesi de bu işi yapabilmiş olmamızdır.”
***
“Bugün bakınız: İstikbarın siyaseti Filistinli ile Filistinli arasında, Iraklı ile Iraklı arasında, Şia Müslümanlarla Sünni Müslümanlar arasında, Arap toplumuyla Arap olmayan toplumlar arasında savaş çıkarmaktır. Bunlar tanıdık siyasetlerdir. Önce bunu herkes tedavi etmelidir. Biz kendi payımıza İslam ümmeti arasında vahdeti bir zaruret olarak görüyoruz.”
***
“Halklar arasında kardeşlik bağı gereklidir; ama yeterli değildir. Halkın kendi içindeki kardeşliğe ilaveten diğer ülkeler ve milletler bazında İslam ümmeti arasında da kardeşlik bağı kurulmalıdır. Şia ve Sünni savaşı düşmanların büyük komplolarından biridir. Bir grup dünya gerçeklerinden ve maneviyattan habersiz mutaassıp yobazı –Irak'ta bir şekilde, Lübnan'da bir şekilde, diğer mıntıkalarda başka bir şekilde- ihtilaf çıkarsınlar diye İslam fırkalarına karşı harekete geçirmektedirler.”
***
“Birinci sırada Müslümanların vahdeti ve ittihadı meselesi var. Müslümanların ittihadı olayını bütün İslam fırkaları –ister Şia ister Sünni, ister Ehl-i Sünnet'in muhtelif mezhepleri ve ister Şia'nın mezhepleri- ciddiye almalıdır. Bugün Müslümanlar, İslamî vahdeti ciddiye almalıdır.”
***
“Bazı kimseler kendilerini mezhep ihtilafları meselelerinden uzak tutmak için diyorlar ki “Ne bu mezhep, ne o mezhep.” Bu bize göre doğru değildir. Bu üçüncü bir mezhebin çıkarılmasıdır! Bazıları şöyle diyor: “Biz ne Şia'yız ne de Sünni.” İyi de bu üçüncü bir mezhep oldu! Bu, ihtilafı artırmaktadır. Şia, Şia olmalıdır ve Sünni de Sünni. Sünni fırkaların her biri kendi fıkhına ve inancına sahip olsun, Şialar da öyle. Ama birbirleriyle çekişmesinler ve birbirlerine girmesinler. Aksine beraber ortak çalışsınlar. Bu, bugün vazife olan bir şeydir. Nitekim yakınlaştırma konusu ve yetkililerin idaresindeki bu Yakınlaştırma Kurumu (Mecme-i Takrîb), bize göre ciddi ve gereklidir. Herkesin Allah'ın izniyle işbirliği yapması ve neticelerine ulaşması gerekir.”
***
“Şia ve Sünni kardeşler dinî birçok meselede müşterektirler. İhtilaflı konuları kendilerine saklasınlar, ne uluslararası platformlarda ve ne de umumun karşısında ihtilaflarını göstermesinler, vahdetlerini göstersinler ve İslam ümmetinin vahdetini göstersinler. Tebliğ yapan kimselerin tebliğleri de mutlaka güzel ve kuvvetli ilmî bir mantık diliyle olsun ki, kalplerin dikkatini hakka ve hakikate yöneltsin.”
***
“Şia toplumunda gerçekleşen bir hareket, Şia olmayan Müslüman kardeş için tahrik edici ve hassasiyet uyandırıcı olabilir. Bu hareketin aynısı, Şia için hassasiyet ve nefret uyandırıcı şekilde Sünni toplum arasında yapılıyor. Bunları kim yapıyor? Bugün tek bir düşman bizim karşımızdadır. Üstelik İslam toplumunda tek kitap, tek sünnet, tek peygamber, tek kıble, tek Kâbe, tek hac, tek ibadet ve tek inanç usulü var. Elbette ihtilaflar da var. İlmî ihtilafların dünyadaki her iki kişi arasında olması mümkündür. Bunlara ilaveten İslam dünyasının karşısında tek düşman var. Müslümanlar arasında ittihat meselesi ciddi bir iştir. Bu meseleye bu şekilde yaklaşmak gerekir. Bu olaya geç kalınan her gün, İslam dünyası bir gün zarar etmiştir ve bu günler, bazılarının bir ömür tesir bırakacağı türden hassas olan günlerdir. Geç olmasına müsaade etmeyin.”
***
“İslam ve İslamî uyanış tehlikedir; ama istikbar için. Onlar bu tehlikeyi nerede görseler, orayı hedef almaktadırlar, saldırılarının hedefi kılmaktadırlar; ister Sünni olsun, ister Şia. İstikbar, Filistin'deki Hamas'a da Lübnan'daki Hizbullah'a da aynı gözle bakıyor, aynı şekilde davranıyor. O Sünni, bu Şia. İstikbarın, ibadet ehli ve inancına bağlı Müslümanlara bakışı dünyanın her tarafında aynıdır, ister Sünni olsun, ister Şia. Acaba akıllıca mı birbirimize hizip gözüyle bakmamız? Irk gözüyle bakmamız? Mezhep gözüyle bakmamız? Birbirimizle yaka paça olmamız? Güreşe tutuşmamız ve ortak düşmanımızın hedefinin bizi yok etmek olduğunu unutarak gücümüzü bu şekilde heder etmemiz?”
***
“Akıllı olmalıyız. Halklar, devletler, bütün Müslümanlar, siyasî hareketler, aydınlar ve seçkinler düşmanın bu planı (Şia ve Sünni arasında ihtilaf) karşısında akıllı olmalıdırlar ve düşmanın çeşitli bahanelerle ihtilaf çıkarmada başarılı olmasına izin vermemelidirler.”
***
“Siyasetçilerin görevleri ağırdır. Kültürel sorumlular, yazarlar ve âlimler ihtilaf yaratan, tefrika çıkaran meseleleri işlemekten kaçınmalıdırlar. Hem Sünni, hem Şia, herkes bu ittihat noktası üzerinde durmalıdırlar. Âlimlerden, üst tabakadakilerden ve siyasî ileri gelenlerden zamanın tehlikelerini anlamaları, Müslümanların ittihadının önemini anlamaları ve bu ittihadı ve gönül birliğini parçalamak için düşmanların yaptıkları oyunları anlamaları beklenmektedir.”
***
“Kalemini Müslümanların izzeti ve İslam bayrağını dalgalandırmak için kullanması ve çalışması gereken İslam düşünürünün zihninin ihtilaflı konular, ihtilaf yaratma, kavga yaratma ve Müslümanların arasını bozma peşinde olması, bu yolda kalemini kullanması ve çalışması; birini itham etmesi ve bir diğerini dinden çıkarması ne kadar üzücü ve acı verici! Âlimlerin bu alanda, vahdeti gerçekleştirmek ve vahdetin ön hazırlıklarını temin etmek hususunda büyük vazifeleri vardır ve sadece bir tarafın âlimlerinin değil, iki tarafın âlimlerinin de (Şia ve Sünni).”
***
“Buna inanmamız için bize ne kadar söylemeleri gerekiyor: Bugün geçmişten daha fazla Şia ve Sünni ihtilafları, İslam düşmanlarının üzerine yatırım yaptığı temel esaslardan biridir. Şia'yı Sünni aleyhine, Sünni'yi Şia aleyhine kışkırtmak için yüklü paralar harcamaya hazırlar. Bu yüklü paralardan da almadan, istikbar için bu hedefi bedavaya gerçekleştiren bir grup akılsız da var. İyi de neden? Bu, Allah Teâlâ'nın affedip affetmeyeceği belli olmayan bir hatadır. Allah Teâlâ tüm Müslümanları tek merkezde toplasın, en açık faydası topluluk duygusu, ittihat duygusu ve bütünlük duygusu olsun. O vakit bütünlük duygusu için ortaya çıkan bu toplulukta biz o köşede bu köşede birbirimize saldırmaya ve ihtilafı şiddetlendirmeye başlayalım! Bu, Allah'la inatlaşmak değil midir? Biz –sadece tahlil yaparak değil, bilgi üzerine arz ediyorum- biliyoruz ki, bu merkezlerde sömürgeci eller bazı kimseleri, bu ihtilafları şiddetlendirmeleri için yerleştirmişlerdir. Yani orada görevlendirilmiş kişiler vardır ki, görevleri bir Şia'da küçük bir bahane bularak olay çıkarmak, büyütmek, küfür etmek, hakaret etmek ve kavga çıkarmaktır. Eğer bilgimiz olmasaydı, yapılacak tahlil de bunu gösterirdi. İslamî vahdet düşmanlarının hac gibi büyük bir fırsatı ve imkânı bu amaçla kullanmamaları için bir sebep yoktur. Haberimiz de var, bu iş için bazı kişileri de kiralıyorlar. Dikkat edin, bu tuzağa düşmeyin. İranlılar, Şia'sıyla Sünni'siyle dikkat etsin, bu tuzağa düşmesin.”
Kaynak: Ayetullah Seyyid Ali Hameney, İslami Birlik, Feta Yayıncılık, İstanbul, 2012.